Öncelikle şunu demek istiyorum-Yeter! Merhabalaşmak muhabbetinden bahsediyorum. Yeter ya! Nedir arkadaş bu merhabadan çektiğimiz? Benim günümün bilmem kaç dakikası neden bu anlamsız, kalıplaşmış ve sorgulanmayan eyleme harcanmalı? Selamlamıyorum hiçbirinizi. Bu yazı, bu sitede ilk yazım olacağından bu belirtiyi başda söylemek istedim. Halbu ki, konumuzla hiçbir alakası yok. Benim yazılarımda da selam-melam yok, arkadaş!

Evett! Gelelim konumuza! Son birkaç gündür dünyanın gündemine oturan, oturduğu yerde uykuya dalan ve de bunlar az değilmiş gibi arsız şekilde horlayan konu-Yanny mi duyuyorsunuz yoksa Laurel mi? Tamam, anladım, bakma öyle. Dur, dur! Hemen google amcaya yönelme, mevzudan haberdar olmaya bilirsin. Anlatıyorum.

Şimdi Katy Hetzel diye Amerikada yaşayan bir liseli bacımız “laurel” kelimesinin doğru şekilde nasıl telaffüz edildiğini öğrenmek için Amerikanın TDK sitesi yerine geçerli olan “vocabulary.com” sitesine giriyor. Kelimeyi buluyor, telaffüzünü duymak için seslendirme düymesine basıyor ve duyduğu kelimenin yazdığı kelimeyle alakası yok! “Yanny” duyuyor. Anaaa! Nasıl oldu lan bu?-derken “Herhalde sitede bir hata var” düşüncesine kadar geliyor. Sonra bunu bir arkadaşına dinlettiriyor ve o “Laurel” duyduğunu söylüyor. Hoppaaa! Ortalık iyice karışıyor. Mevzu anket şeklinde sosyal medyaya düşüyor. ”Beyaz Ev” personeline kadar gitmiş olay. Stepheng King bile tepki vermiş yahu! Ey Stephen, biz sana o güzel “Green mile” yüzünden minnettar olalım, senin uğraşdığın şeylere bak be.. Hiç yakışıyor mu?! Neyse. Bilmem kaç milyon insanın katıldığı anketin sonuçlarında hemen hemen dengeli oranlara rastlanıyor. Yani bu sesi duyan bilmem kaç milyon insanın yarısı “Yanny”, yarısı da “Laurel” duyduğunu söylüyor.

Şimdi çık çıkabiliyorsan işin içinden!

Aslında, olay çok basit, sayın dinleyenler! Terimsel anlatım tarzını kapının yanında duran çöp poşetlerinden birinin içine bırakıp maksimum anlaşılan şekilde izah edeceğim. “Formant frenkans” diye bir şey var. Bu şey, sesli harflarin fonetiki ila uğraşıp duruyor. Ve uğraşlarının sonucunda diyor ki, biz bir ünlü sesi çıkarmak için 6 formant frekans kullanıyoruz. Lakin, bir ünlü sesi anlamak ve kavramak için sadece 3 formant frekans üretiyoruz. Yani, ben altı konuşuyorum, sen üç anlıyorsun.

Ben geçiyorum anlatmak istediğim şeye. İşte, hepimizin temel sorunlarından olan “anlaşılmamak” teorisi var ya.. Hah! İşte bu problemin kaynağını formant frekans bize anlatıyor. Biz altı anlatırken karşı taraf üç anlıyor ve bizi anladığını düşünüyor. Ne sen ona doğru anlamadığını anlata biliyorsun, ne de o sana doğru anladığını. Aynen “Yanny” duyanların “Laurel” duyanlara, “Laurel” duyanların da “Yanny” duyanlara duyduklarını ısbatlayamadıkları gibi. Çok uzatırdım, ama anladın sen. Anlamadıysan da yapacak birşeyim yok-Geçmiş olsun!

#DünyaBoşYapma

5 yorum “Yanny mi Laurel mi?

  1. Çok güzel bir yazıyla giriş yapmışsın aramıza. Öncelikle hoşgeldiin. Ben de “Laurel” duymuştum ve insanlar nasıl diğer şekilde duyuyor diye düşündüm baya ? Güzel bir şekilde anlatmışsın teşekkür ederiz ?

  2. Tamamiyle beynin manipülasyonu mu yani. Olabilir. Biraz film inceşemesi bekliyoruz

  3. Beynimiz hala keşfedilmiş bir şey değil. O yüzden bunlar hakkında konuşma biraz hobi. Net bir sonucu yok.

    1. Beynimiz hala TAMAMEN keşfedilmiş bir şey değil. Bahsettiğim keşfedilen kısımlarından.

  4. Bende lorol gibi bişey duydum ama haklısın yıllardır en çok da kadınların erkeklere trip olarak beni anlamıosun ki tribine bir cevap verme şansını yakaladığıma inanıyorum bu güzel yazınla 🙂

Mehmet Ottu için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir