Passengers 2016 Kaçkınlar – Spoilerlı/Spoilersız İnceleme

Selamlar;

Normalde pek güncellik barındırmıyoruz, keyfimize göre yazıyoruz ama bu sefer bu filmi izledikten sonra bunun incelemesini yazmam gerektiğini düşündüm. Çünkü filmi çok beğendim.

Bu sefer bu yazıyı yazarken film hala vizyonda olduğundan dolayı, iki kısımda spoilerlı ve spoilersız olmak üzere inceleyeceğim. Spoilerlı kısıma geçeceğim zaman gerekli uyarıyı vereceğim merak etmeyin.

Filmin ilk olarak konusundan bahsedeyim.

120 yıl sürecek olan bir uzay yolculuğu var. Bu uzay yolculuğu Dünya ile Homostead II isimli çok uzak bir koloni arasında. Dünyada umduğunu bulamayanlar yada daha fazlasını bulmak isteyenler belirli ücret karşılığı bu yolculuğa çıkıp, o kolonide yaşamayı istiyorlar. 120 yıl bir insanın ömründen çok fazla. O yüzden koloniye varana kadar kapsüllerde uyutuluyorlar ve varış zamanı hiç yaşlanmadan uyanıp hayatlarına devam edebiliyorlar.

Sorun şu ki oluşan bir meteor çarpışması sonucu kapsüllerin birinde bir arıza meydana geliyor ve başrolde ki elemanlarımızdan biri 90 yıl erken uyanıyor ve geri uyuma gibi bir ihtimali de yok. Filmde tam bu noktada işlemeye başlıyor diyebiliriz.

Konusundan bu kadar bahsetmemin yeterli olacağını düşünüyorum.

Yorumuma spoiler katmadan gelecek olursak, gerçekten ilgi çekici bir senaryoya sahip olduğunu belirtmek isterim. Film boyunca sadece adam akıllı 2 insan görüyoruz. Normalde 2 insanla nasıl olur acaba umarım sıkıcı olmaz gibi kaygılarla filme girmiştim ama işleyişi görünce, gerçekten az oyuncuyla bol senaryoyu çok iyi yedirdiklerini gördüm.

Filmde bir diğer ilgimi çeken nokta görsellerin çok güzel olması. Çoğu film gibi uzay zaten deyip basitliğe kaçmamışlar. Görselliğin çok iyi olduğunu fragmanda da aslında bir nebze anlayabiliyoruz.

Jennifer Lawrence’i sonunda düzgün doya doya izleyebileceğimiz bir filmde görmek gerçekten beni sevindirdi.

Şimdi ise spoilersız olarak bahsedebileceklerim bu kadar. Malesef kısıtlı. Şimdi spoilerlı kısıma geçiyorum. Sevmeyen biriyseniz yazıyı burada okumayı bırakabilirsiniz.

Michael Sheen’in oyunculuğunu çok beğendim. Gerçekten bir robotu çok iyi canlandırmış ve bir robotun nasıl arkadaş canlısı olabileceği kurgusunu bize çok iyi yansıtmış.

Biraz eleştireceğim noktalarda var ama bu filmi kötü yapmaz.

Öncelikle filmde sonucu çok çabuk bağladılar. Laurence Fishburne namı değer Morpheus abimizin filme girmesi ve ölmesi gerçekten çok çabuk oldu. Hangi arada geldi de öldü, bu ney tarzı bir afalladım. Gemideki sorunu da bulup çözmeleri gerçekten çok çabuk oldu.

Filmi 10 dakika uzatıp sorunların oluşması ve sorun çözüm aşamalarını daha ağır işleselermiş bir tık daha iyi olurmuş. Normalde ağır ilerleyen dizi ve filmlerde çok sıkılırım ama bu biraz çabuk yedirme olmuş sanki. Yoksa film boyunca senaryoyu işlemeleri, çiftlerimizin aşkı, oluşan mevzuları falan gayet yerinde işlemişler.

Jim’in ilk uyandığı zamanlarda etrafta çıplak dolaşması falan bir insanın yalnız kalınca gelebileceği noktayı güzel lanse etmiş.

Aurora ablamız en başta kötü Jim iğrenç Jim şeklide triplerinden sonra hemen adamımız bir ölüme yaklaşınca vay seni çok seviyorum şeklinde 180 derece dönmesi gerçekten taktire şayan. Adamımız Jim’in bencillik konusunda hat safhaya ulaşması ve Aurora’yı uyandırması ayrı bir tartışma konusu tabiki.

Beğendiğim filmler oldukça fazla ama beğendiğim filmlerin incelemesini yazmak daha zor. Kötü bir film izlesem eleştireceğim noktalar çok fazla olacağından doya doya yazabiliyorum. Film güzel olunca ise, yazacak bir şeyler bulması gerçekten zor.

Film güzel yani. İzlemediyseniz kesinlikle izleyin. Sinemada vereceğiniz paranın karşılığını veriyor. Evinizde de izleyebilirsiniz.

Diyeceklerim bu kadar olup, iyi günler dilerim.

Hoşçakalın…