İnsan mutlu olmayı kontrol edebilir mi? Mutlu olmak bizim düşüncelerimize mi bağlı? Yoksa çevresel etmenlere mi? Hiç biri, ikisi de mi? Yada bunun seçim şıklarını belirlemek için daha yeterince analiz yapamadık mı?

Arthur Schopenhauer’a göre insanın mutsuzluğu yaşadığı Dünya’dan kaynaklanır. Dünya’yı yorumlarken ise kaynağının irade olduğunu belirtmiştir. Bu irade fenomene dönüşüp, yani Dünya’nın kaynağı fenomen haline geldiğinde onu sadece tasarımdan ibaret varsaymıştır. Burada fenomen ne oluyor? Fenomen, Fransızca’da duyularla algılanabilen demek. Kant’a göre ise imkan ve ihtimaller dahilinde, deneyin konusu olan ve kategoriler ile açıklanabilen her şeydir.  Yani Schopenhauer’a göre, eğer Dünya’yı gözlemleyebiliyor, algılayabiliyor, bir kategoriye sokabiliyor ve üzerinde çalışabiliyor isek Dünya bir tasarımdan ibaret.

Dünya’yı tasarım olarak varsayacak olursak, mutsuzluk bu tasarımda ki bir hata mı? Tasarımın oluşması ve evrim temalarına girmeyecem, konumuzdan sapmış oluruz. Belki farklı yazıda. Tasarım hatasına devam edelim. Belki de bu tasarım hatası mutsuzluğu hedef alan bir hata değildi. Belirli başka hataların toplamı devamın da mutsuzluğu getirdi. Gün içerisinde birden fazla aksiliğin en son sizi yıldırması gibi.

Seneca’ya göre ise mutluluğun sağladığı iyi şeyler özlenmeye değer, mutsuzluğunkiler ise övülmeye değer. Mutsuz olmak gerçekten bir kendini övme kaynağı mı? Başarı elde edememiş bir insan, kendini tatmin edeceği başka yollar arayacaktır. Bu insanın kendini sorgulamaya başladığı ergenlik döneminde oldukça fazla görünmektedir. Kendini tatmin yolunu başırısızlığından mütevellit mutsuzluğu övünme kaynağına dönüştürmüş olabilir mi? Yada başarılı bir insandır ama tasarımda ki bozukluk neticesinde daha çok övgü kaynağına ihtiyacı olmuş olabilir. Peki diyelim, bu insan şuan ki durumunda hem başarılı, hem de hayatında bir aksaklık yaşamıyor. Mutsuz olabilir mi?

Aslında başarı tanım yapılması çok zor bir kavramdır. Kişiden kişiye değişkenliği oldukça fazladır. Toplumsal değerleri oldukça fazladır. Başarı istediğin hayat mı? İstediğin hayat, ulaştığın başarılarla değişkenlik gösterebilir. Kabul edilmiş başarının takdir alma boyutuna girmiyorum bile, o asla yeterli gelmeyebilir.

Yani insanın mutsuzluğunu doyumsuzluğu ile bağdaştırabilir miyiz?

Modernizm, ilkeleri gereği aydınlanmayı hedef alır. Modernizminden sonra çıkan postmodern felsefe ise modernizmin hakikata olan ulaşma sürecini eleştirir. Ne yazık ki çoğu kişi savunsa da postpodernizme felsefi görüş demeyi red ediyorum. Postmodernizm daha çok bir dönem adıdır. Burada gelmek istediğim yer aralarındaki çatışmalar değil. Bu düşünceler yada dönemsel etmenler sürekli olarak insanı düşünmeye ittiği bir hal içerisindedir. Bu hal ve dürtü insanı az yada çok pesimizme yöneltir. Yada yöneltmese de etrafımızdaki pesimizmden etkileniriz. Pesimizm görüşü gereği her durumu karamsarlıkla veya talihsizlikle açıklar. Karamsarlık boyutunu ele alalım. Karamsarlık çözümseyemediğimiz meselelerde ortaya çıkar. Her şeyin en kötüsünü hesap etmek zorundaymış gibi hissedebiliriz. Bunun içinde az yada çok bir konuyla uğraşmamız yeterlidir. Buda beraberinde bahsettiğimiz mutsuzluğu getirebilir.

Tabi sadece etmenimiz tek bu değil. Dünya’nın tasarımından bahsetmiştik. Belki de en büyük tasarım hatası bizis.

Net bir sonuca varmadım. Kendi mutsuzluğunuzu kendiniz yorumlayın, karar verin. O zaman mutlu olmanın kaynağını da göreceksiniz.

6 yorum “Böyle olmaz… #02

  1. Düşündürücü felsefi bir yazı. BCT sen nesin ya? Cidden mutsuzmuyum neyim düşünmeye başladım. Tasarım ben miyim? Böyl eşeyler yazarmıydın? Helal olsun. Eline sağlık.

  2. Düşünceleri alıp kendi düşünceni ortaya çıkarmışsın. Senden iyi analizist olur gibime geliyor. Dedikleirndede baya haklısın. Ama insanların kaçı bunu düşünür ki?

  3. Mutluluk dengesini grafiksel olarak düşünelim.
    Mesela her bir birey borsa da birer kağıt olsun ve zaman çizelgesi üstünde çevresel ve kişisel faktörlere bağlı yükselip azalan mutluluk grafiğine sahip olsun. Mutluluğumuzun pik yaptığı dönemler ile düşüş gösterdiği dönemlere grafik üzerinde baktığımızda pik yaptığımız dönemlere göre mutsuz, dip yaptığımız dönemlere göre mutluyuzdur. Yada kağıt değeri, yani mutluluğu bizimkinden fazla olan kişilere göre mutsuz görünüyor olabiliriz. Ancak esas mesele grafiğin devam edip etmemesi yani hayatta olup olmamamız. Grafik devam ettiği sürece yeni üst noktalara ulaşma şansımız devam etmekte.
    Bence insan beyni bu şekilde işliyor ancak pik değerini her zaman yakalayamadığı için mutsuz olduğunu düşünüyor. Ancak hayatta olmak bile mutluluk olarak düşünülebilir.
    Peki ben böyle mi düşünüyorum? Tabiki de hayır 😀 Bildiğin mutsuzum yani 😀

  4. Bence de mutsuzluk düzeyinin sebebi yine kendimiziz şöyleki mutluluğu bir alkol eşiğimiz olarak düşünelim ilk alkol aldığımızda bir bardak votkada aldığımız haz yaşadığımız kafayı düşünelim şimdi sürekli ulaştığım o bir bardak votkada yaşadığım şeyi yaşayamaz oldum direnci arttı napmam gerek 2 bardak içmeliyim o ilk mutluluğu yakalamak için artık ve bu 3 4 5 böyle devam edecektir artarak ve yine alkoldeki gibi uzın süre alkol almayalım yani mutluluğu yaşamayalım hep mutsuz hep mustuz bir bardağı bile almayalım belli bir süre içersinde beynin bütün. Bu yaşanmışlıklara alışacak adapte olacak ve sen bunca aradan sonra tekrar bir bardak ile kafayı yaşayabileceksin yani mutlu olmak için mutsuz olmak şart yine diyalektik bişi 🙂

Mehmet Ottu için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir